26 Nisan 2013 Cuma

Gerhard Maletzke Kitle İletişim Modeli:




    Gerhard Maletzke Kitle İletişim Modeli:


 Çoğu iletişim çalışmaları ve modelinde, araştırmacılar bir, belki de iki faktör üzerinde dururlar; bazı etkiler ya da davranışlar gibi. Bu, kitle iletişim araştırmaları ile ilgili sorunların en iyi bir veya iki faktörlük açıklamalarla analiz edilebileceği gibi yanlış bir sonuç doğurabilir. Alman bilim adamı Maletzke (1963), "Schema des Feldes der Massen-kommunikation"de bizlere oldukça farklı bir perspektif sunar. Metodolojik olan ve iyi kurulmuş olan bu model, kitle iletişimini sosyal psikolojik açıdan çok karmaşık ve açıklamaların tek faktör tipinden çok birden fazla olduğu bir süreç olarak göstermektedir.

Maletzke, modelini geleneksel temel öğeler, iletici, gönderi, araç ve alıcı üzerine kurar. Ancak kitle iletişim aracı ve alıcı arasında iki tane daha bileşken olduğuna dikkat çeker. Bunlar kitle iletişim aracından gelen 'baskı' veya 'zorlama' ile alıcının kitle iletişim aracı hakkında sahip olduğu imajdır.

Bu modelde öncelikle farklı iletişim araçlarının alıcıdan farklı şekillerde uyum talep ettiği gerçeğinin farkına varırız. Her aracın kendine özgü olanakları ve kısıtlamaları vardır ve aracın nitelikleri alıcının kitle iletişim aracının içeriğini algılayışında ve içerikten nasıl etkilendiğini anlamada önemli bir etmen olarak düşünülmelidir. Bu düşünceye göre bir oyunu radyodan dinlediğimizde ve TV'den izlediğimizde aynı deneyime sahip olmayız. McLuhan'ın (1964) sık ifade edilen 'araç gönderidir' deyimi alıcıya göre aracın rolünün ne kadar ciddi olabileceğini göstermektedir.

Model sosyal psikolojinin kitle iletişimine birkaç on yıldır duyduğu ilgiyi özetler. Göreceli olarak eskimiş olmasına rağmen hâlâ yeterince ayrıntılı ele alınmamış bazı önemli etmenleri ve ilişkileri içerdiği için model bugün dahi kullanışlıdır.

Sosyal psikolojik bakış açısından bakıldığında bu kadar ayrıntılı olduğu için model kitle iletişim sürecindeki önemli etmenlerin gözden geçirildiği bir model olarak görülebilir. Bu nedenle böylesi süreçlerin tanımlarının analiz edilmek istendiği durumlarda kullanılabilir.



Shannon-Weaver İletişim Modeli

                                                                 SHANNON WEAVER-MODELİ



Shannon-Weaver modeli, Enformasyon Teorisi veya Matematiksel İletişim Kuramı olarak da isimlendirilmektedir. Bu modeli, 1949 yılında Claude Elwood Shannon (1916-2001) ve Warren Weaver (1894-1978) ortaklaşa yaptıkları bir çalışmayla bulmuşlardır. Bu iki isim aslında matematik ve elektronik gibi alanlarda çalışma yapıyorlardı, ancak 2. Dünya Savaşı ve sonrasında yaptıkları çalışmalar, Kitle İletişimine yön verdi.


Shannon ve Weaver’ın çalışmaları Ana Akım İletişimi olarak değerlendirilmektedir. Harold Dwight Lasswell tarafından ortaya atılan “Lasswell Modeli” gibi bu modelde pozitivizmin deneyci bilim anlayışından oldukça etkilenmiştir. Bu açıdan bakıldığında tüm bu ana akım modelleri, kendinden önce ortaya konan; uyaran-tepki, hipodermik iğne yöntemi, sihirli mermi ve taşıma kemeri gibi kendine has çalışmalardan etkilenmiştir.

 Paul Lazarsfeld gibi isimler bu kavramlarla, uyaran bir nesnenin, uyarılan bir nesneye olan etkisini açıklamaya çalışmışlardır. Bu dönemde propagandanın ve reklamcılığın şekillenmeye başlaması da ilginçtir
Tüm bu gelişmelerden sonra ortaya konan 2 model den biri olan Shannon-Weaver modeli (diğeri Laswell Modeli) çizgisel bir yapıdadır. Model şu çizgiyi takip eder:


Modelde önemli olan kavram ise gürültüdür. “Gürültü”, iletişimin sağlıklı yapılıp yapılmadığına direkt etkisi olan herhangi bir istenmeyen sinyaldir. Örneğin, bir telefon cızırtısı, konuşmanın anlaşılmamasına veya yanlış anlaşılmasına neden olur. TV karıncalanması gibi bu gürültü örnekleri, mesajın, hedefe eksik ulaşmasını sağlar. Bu durum Shannon-Weaver modelinin en temel araştırma konularından biridir. Aslında modeli açıklarken, iletişimin temel sorunları olarak; Teknik, Anlamsal ve Etkililik kavramlarını ortaya atmışlardır. Ancak iletişimin içerdiği anlam görmezden gelinmiştir. Etkili olup olmaması ise doğrusal modelin teknik hatası olup olmamasına bağlanmıştır


Gürültü genelde yapay olarak ortaya çıkan ve insanı rahatsız eden sesler olarak tanımlanırken; teknik olarak gürültü, anarşik ses dalgalarının üst üste gelmesi olarak tanımlanmaktadır. Gürültü, yapılan tespitlere göre insan vücudunda tam 3 türlü tahribat yapmaktadır.

Shannon – Weaver’e göre iletişim sürecini engelleyen üç tür gürültü engeli vardır

Fiziksel gürültü: Kanalda yer alan iletişim engelleridir. Örneğin : Okulda öğretmen öğrencilerine ders anlatmaktadır.Okulun bahçesinde yapılan inşaat makinelerinin sesi  yüzünden öğrenciler öğretmenin vermeye çalıştığı bilgiyi net bir şekilde duyamadıkları için mesajı tam algılayamamakta ve sınavda başarısız olmaktadırlar.

Nöro-Fizyolojik gürültü: Gönderici ya da alıcıdaki konuşma, görme veya işitme bozukluklarına bağlı olarak gelişen engellerdir. Örneğin : Yine öğretmen sınıfta ders anlatıyor olsun ama bu sefer makine sesleri vs. gibi fiziksel bir gürültü unsuru yok fakat sınıftan Ayşe adlı kız öğrencide işitme kaybı var.Ayşe başarılı ve zeki fakat bu işitm kaybı onda başarısızlığa neden olan bir faktör haline gelmiştir.


Psikolojik gürültü: Kaynak veya alıcıdaki psikolojik engellerdir. Örneğin :Bir sınıfta öğrenciler matematik dersine girmek için beklerken birden bir haber gelir ve derslerine girecek olan matematik öğretmeni geçen seneki öğretmendir.Zaman ilerler ve ders başlar, öğretmen dersi çok iyi anlatmasına rağmen öğrenciler dikkatlerini bir türlü derse veremezler. Çünkü dersi veren matematik öğretmeni geçen sene sınıftaki kişilere kötü sözler söyleyip,hakaretler etmiştir. Tüm öğrencilerin zihninde bu anılar canlanır, psikolojik olarak yıkılırlar ve dersten verim alamazlar.







Kaynak:
Onur Çoban